Yeşil Bir Cüce mi? Mavi Bir Dev mi?

Deneme_

Dünyaya Orman Denir Ursula L. Guin tarafından yazılan ve Arz serisi olarak geçen kitaplarından biri. Fantastik yazının usta kalemi, Arz serisinde bize birbirinden farklı gezegenlerde hayatları gösterirken aslında en karanlık yönlerimize ayna tutuyor. Yazar bir röportajında kitabı yazarken keyifle yazmadığını söylemiş. Ben de okurken keyifle okumadım. Ama tavsiye etme sıralamamda hep üstlerde yer aldı. Yüzümüze vurulan gerçekleri, başka gezegenlerde bile devam eden hırsların ve bunların etkilerini görmek insanı sıkıyor, geriyor, üzüyor. Bazen aynaya baktığımızda da keyif almayız. Bu kitabın bize yaptığı çarpıcı etki de bu. Gerçek olanı gerçek olamayan bir dünyada kurunca fantastik oluyor. Evet ama gerçeklik kaybolmuyor.

Vietnam Savaşı’ndan esinlenildiği bilinen kitap ile Avatar filmi konu bakımından oldukça benzer. Ama Avatar filminin de Irak Savaşı’ndan, ya da Afganistan Savaşı’ndan esinlendiği biliniyor. Savaşların hep benzediği ve tekrar etiği bir düzende bir film kitaba benzemiş olabilir. 

Medeniyete tek dişi kalmış canavar diye seslenmiş dizelerinde Mehmet Akif. Filmde ve kitapta medeni olduklarını söyleyen insanların yaptıklarını görünce bu sözü hatırladım.

Çünkü orman her zaman ve her dilde değerli, ağaç her coğrafyada ayrı güzel ve insan hep vahşi.

Bir gezegene medeniyet getirecek insanların o gezegene yaptıkları…

 Hem kitapta hem filmde kurgu bu. 

Bu yazı Ursula L. Guin “Dünyaya Orman Denir” kitabı ve ünlü bol Oscar Ödüllü “Avatar” filmi karşılaştırma yazısı değildir. Benzer mi benzer. Ama zamanında yazar bile kurgunun bu benzerliği üzerinde durmamış. Ben de durmayacağım. 

Yerdeniz Narnia’ya benzer. Yüzüklerin Efendisi, Tılsımlı Yüzük’e benzer. Tüm metinler Alice Harikalar Diyarına benzer. Rus edebiyatı Palto’dan çıkmıştır. Teoman’nın Kupa Kızı Sinek Valesi şarkısının başındaki korkuluklara dayanmış kız, Beyaz Geceler’e benzer. Benzetmek istedikten sonra her şey, her şeye benzer.  

Bu yazı eleştiri yazısı da değildir. Peki nedir? Film ve kitap kurgu olarak bu kadar benzerken; başkahramanlarımızın fiziksel özellikleri adeta birbirinin zıttı.  Bu görünüm farklılığı dikkat çekici. Aslında yazının konusu buydu ama giriş biraz uzadı. 

Orman’ın yerlileri yeşil ve küçükken, Avatar filmindeki Pandora gezegeni mavi ve büyük Na’vi’lere ev sahipliği yapıyor. Yeşil, küçük bir yerliye karşı mavi, büyük bir Na’vi. Sizce kim kazanır? Ben hemen fikrimi söylüyorum. Selver yani yeşil ve küçük olan. Yani kitap kahramanı olan. 

Avatar’ın görsel bir şölen sunması gerekiyordu. Ve savaşta kazanmalarının seyircinin sorgulamayacağı bir mantığı olmalıydı. Öyle de oldu. Devler teknolojiyi ezdi geçti. Mavi devlerin ejderhaya binmeleri, büyük, çevik ve atletik olmaları ve görsel şölenler bize filmi soluksuz seyrettirdi. Sahneler muhteşemdi. Filmi yorumlama gibi bir kendini bilmezlik yapmayacağım. Güzeldi. Hayat ağacı ve onunla bağlantılı olma durumu harika düşünülmüştü. Başkahramanlara dönersek; ben hala Selver diyorum. O yeşildi, küçüktü. Küçük ve hatta zayıf olup kaderini değiştirmeye çalışmak, insana nasıl bir aynadır? Ve aynı zamanda Frodo’dan hatıradır. Mavi dev Jack’e karşı Selver sadece küçük olduğu için bir puan kazandı. Selver bize küçük olmanın, zayıf olmanın aciz olmaya eşit olmadığını gösterdi. Yeşil renkte zaten en sevdiğim renktir. 

Selver bir kahraman olarak sürekli kendini sorguladı. Ve okuyucuya da bunu yaptırdı. Jack ise sakatlığından kaçtı. Evet onu da anladım. Ona da üzüldüm. Ama bir puan daha Selver’e. Çünkü bir kahramana dönüşürken onunla o yolda yürümemize izin verdi. Bazen Jack’i anlamadım. Ama Selver’i hep anladım. Elimi omzuna koymak istedim. 

Dünyalarının adı Orman’dı. Zaten başka ne olabilirdi? Ona o kadar üzüldüm ki, arada gözlerim sulandı. Beni ağlatan Selver’e bir puan daha. Avatar filminde ağlamadım. Sanırım bir film karakteri ile böyle bir bağ kurmak daha zor. İstisnalar olabilir. Bu da başka bir yazının konusu olsun. 

Selver dünyasını yani Orman’ı geri almak için öne atıldı. Hem de rüyalarında bile göremeyeceği, bilmediği kötülükler yapmak pahasına, gezegenini istilacılardan temizlemeye çalıştı. Evet Jack’de aynısını yaptı. Ama Jack zaten kötülüğü biliyordu. Selver dünyasında olmayan, hiç bilmediği bir sınırı aştı. Selver buradan da bir puan daha kzandı. Jack köklerinden koparken, Selver köklerine tutunuyordu. 

Selver kendi dünyasını kurtarmaya çalışan bir kahramandı. Jack en nihayetinde bir istilacı. Tamam kötü bir niyeti hiç olmadı ama, Jack yabancıydı. Jack ormana tutunmaya çalışan bir fidanken, Selver ormanın kendisiydi. Jack cahildi. Ormanın cahiliydi. Selver da cahildi. Ama kötülüğün cahiliydi. Selver’e bir puan daha. 

Selver’in aşkı mı, Jack’in aşkı mı? Bu biraz fazla bilgi vermek olur. O yüzden detaya girmiyorum. Ama Selver bir puanı buradan da kapar.

Duygusal ve kurgusal olarak benzeyen ancak; fiziksel olarak benzemeyen karakterlerimize son kez bir bakalım. Sol köşede bir metre boyunda yeşil çelimsiz Selver, sağ köşede Avatar bedeninde üç metre boyunda, atletik, ejderhaya binen Jack. Sizce kim kazanır? Ben cevabımı vermiştim. Siz ne diyorsunuz? 

Dünyaya Orman Denir’i okumadıysanız tavsiye ederim. Avatar’ı seyretmediyseniz onu da tavsiye ederim. Bu yazıda Avatar filmi güzel değildi filan demiyorum. Bir yanlış anlaşılma olmasın. Aksine çok severim. Ama her seyrettiğimde aklıma Selver geliyor. Elimde değil. 

Hadi bir kurgu düşünelim. Jack, Selver ile tanışsa ne yapardı? Onu saygı ile selamlardı. Peki nerede karşılaşabilirlerdi? Tabi ki Orman’da. Çünkü “Dünyaya Orman Denir”

“Yeşil Bir Cüce mi? Mavi Bir Dev mi?” için 5 cevap

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da Blog Oluşturun.

%d blogcu bunu beğendi: