Sohbet_
Deniz deyince öyle bi fena oluyo içim işte. Bi alabora. Bi fırtına. Sonra dümdüz bi çarşaf. Denizi seven adam böyle işte. Böyle. Ne zaman carlar ne zaman iner o suya yelkenler bilemezsin. Sevdin mi tam sevecen yoksa anlaşamazsın. Öyle. Hep soruyolar ne diye bu kadar çok seviyosun diye. Yunuslar var işte. Yetmez mi. Her gemiyle yarışır bunlar. Görünce bi sürat kesersin. Çok hisli hayvan. Kaybederse intihar eder. Önüne gelen gemiyle yarış yapar bunlar. Canlarını sevdiklerim. Geminin provasından atlar. Önünden atlar. Hop zıp. Bi tatlılar ki veletler. Yağ gibi akarlar dalganın üzerinde. Yetmez mi yunuslar. Yeter be. Yalnız bak bi de Akdeniz’de balina var. Valla. Geminin yarısı kadar! Gördüm bi keresinde. Çok büyük bu Akdeniz be. Cebelitarık’a kadar yolu var. Mavisini sevdiğim. Ha işte çıktı balina suyun üstüne. Beş altı kere su attı. Selam verdi canını sevdiğim. Havasını attı. Yanımızdan geçti gitti. Valla. Öyle işte. Ne çıkar belli olmaz bu denizden. Esas güzelliği de bu ya. Hangi yakamozun altında ne var bilmiyosun. Her an ne çıkar bilmiyosun. Bilme be. Sana mı laf anlatcak. Bi sus bi dinle işte. Deniz, ağır abi. Her şeyi gömer içine. Gıkı çıkmaz. Amma çıktı mı da tam çıkar tabi. Bana mı soracak. Ölmüş hayvanları atıyolar denize. Yüzü gözü şişmiş bi öküz gördüm bi keresinde. Amanın çok fenaydı. İşte böyle de bi yüzü var denizin. Yüreğini hop hop hoplatır. Petrol kaçakçısı bi Rum gemisi vardı. Var. Bülbül çıkacak kuş çıkacak. Ha öküz de çıkıyo işte. Kaçakçı da çıkıyo. Her garip duyguyu yaşatıyo sana aslan.
Çanakkale abidesi var. Selam veririz. Öyle bi kabarır içim. Askeri gemilere ticari gemiler selam verir. Bayrağı yarıya indirir. Biz de bayrağı indiririz. O da gördükten sonra toka eder. Türkiye donanmasıyız biz. Gemilerin en tepesinde Kuran. Direklerin en tepesinde bi kabın içinde. Bütün donanmanın en tepesinde var bu. Öyle işte. Önceden beri var. Amma o tepeye dolunayda bakacan. Göz göze bi gelecen. Konuşacan onunla. Başka türlü tadı çıkmaz gecenin. Yürü be aslan. Kim tutar seni be. Yürü be koçum. Aşkların en güzeli. Can o can.
Deniz ormanın içinde aniden karşına çıkan nazlı bi ceylan gibi. Bi görünür bi kaybolur. Bazen de avlar seni. Lübnan’da esir aldılar bizi. Şehirde gezilmemesi gereken yerler varmış. E biz de oralara girmişiz gezeceğiz derken. Sekiz on saat esir tuttular. Kıbrıs’ta da oldu aynısı. Ama bu sefer yere yatırdılar bizi. Esir olmak bi askere en kötü his. Hem deniz sevdalısını kim nasıl esir eder o da ayrı ya neyse. Yine de bi kanına dokunuyo. Devletin adına üzülüyosun. Maraş bölgesi diye bi yer. Bağımsız bi bölge. Hakem ülke diye İngiliz gelmiş, çöreklenmiş. Türk Rum kullanamıyo. Ordu evi de oranın içinde. İnanılmaz güzel bi yer. Silah izleri filan var. Küçük Las Vegasmış. İngilizce yat aşağı dediler. İki silahlı adam. Çıkarmasıyla yere yatırdılar. Öyle işte bi göz korkutmaca. Yunanlılarla Kardak kayalıklarında çok fazla it dalaşı yapıyosun. Adaların etrafında. Birbirini vuruyosun. Orası bizim. O da bağımsız diyo. Ege’deki adaları Yunanistan sahipleniyo ama Ege İsland diye geçiyor. Böyle olunca. Bu adalar bizim hesabı. İşte deniz üstü de ayrı bi alem. Kara üstü gibi. Düşmanlıklar dostluklar.
Benim göbek bağını denizle kesmişler. Gözümü açtım gördüm derler ya öyle. Küçükken anam beni denizde doğurdu zannederdim. Hatta anam deniz kızıymış da sonra ayakları çıkmış filan abiler öyle derdi. İnanırdım ben de. Çocukluk be. Limandaki balıkçı teknelerini izlerdim saatlerce. Aç susuz. Tekneler doyururdu karnımı.
Her denizci iyi yüzer. Diyom ya doğuştan bizimkisi. Yüzmeyi de ne zaman öğrendim hatırlamıyom. Zaten yüzme bilmeyeni gemiye almazlar. Yüzme bilmeyeni adamdan saymazlar ya orası da doğru şimdi. Denizle boğuşmayı bilmen lazım.
Limandaki teknelerin dokuz on tanesinin altından hangimiz daha iyi dalar diye küçükken kapışıyoduk. İddialaşıyoduk. Ne kadar yüksekten atlarsın. Sahildeki kayalıklardan hangimiz daha iyi atlayacak. Denizden kim daha çok su çıkaracak. Yunus dediğimiz atlama şekli var. Ah canını sevdiklerim. Her bi şeyleri güzel. İnsan vücudunu ay şekline getirip. Bombalama. Yuvarlak ol. Tabut ya da çivileme. Tabut şeklinde suya giriyosun. Su çıkarmada şişmanlar birinci. Ben tabi küçükken çiroz balığı gibi olduğumdan birinci olamıyodum. Bakmayın şimdiki halime. Küçükken öyleydim işte. Denizde böyle serpildim. Deniz adam ediyo insanı işte. Doyuruyo. Besliyo. Her yönden hem de. Anan oluyo. Baban oluyo. Yarin oluyo işte. Deniz varsa aç kalmazsın abi. Ahtapot avlardık kayalık dibinden. Belli dönemlerde gelirlerdi. Avlar kayaya vururduk. Mürekkebi çıkardı. Yumurtalı ahtapot yapardık. Her bi güzellik çıkar içinden. Her bi şeyini sevdiğim.
Denizde en iyi kaptan limana dönmeyi kabul etmeyen. İnsanları deniz tutar. Gemisini en fazla denizin ortasında tutabilen kaptan en iyi kaptan. Çoğu millet denizden kaçar bizim millet kaçmaz. Tarihin başlangıcından beri bu böyle. Denizle bu kadar boy ölçüşen bi biz varız. Böyle ölümüne sevdalı. Hava bozunca cepteki bozuk para gibi dökülür bazıları, biz dökülmeyiz. Amma fırtına olunca gemide yatağa yatamazsın. Kırkbeş santim iskeleye kırkbeş santim sancağa yatıyo. Nasıl yatacan. Bi sağdan bi soldan dövüyo tokatını sevdiğim. Böyle bir deniz yemiştik bi keresinde. Deniz bağına vuruyosun. Göğsünden bacaklarından vuruyosun. Bağlıyosun öyle uyumaya çalışıyosun. Bi zaman sonra salıncak gibi geliyo nazını sevdiğim. Başüstü denize giriyo çıkıyo. Dalga hallaç pamuğu gibi atıyo. Kritik yalpa dereceleri var işte. Ellibeş altmış dereceye yatarsa toparlayamaz. Sınırları zorluyoduk işte. Dalgalı denizde giderken kıçtan gelsin kol gibi gelsin. Kıçından gelen dalga etkilemez. Pervane karşılıyosa gemi zarar görmez. En uygun şekilde gider. Kaptanın ustalığına bağlı. Rüzgarı, dalgayı, denizi okuyamıyosan bunu yapma zaten. Dalga boyunu genişliğini bilmen lazım. Dalga boyu dalga yüksekliği demek. İki dalga arasındaki genişlik de genişlik demek, mesafe. Askeri gemilerde serdümen var. Komutan, ikinci komutan. Çarkçıbaşı geminin makinelerinden sorumlu. Gemiler, makineciler, güverteciler var. Geminin altındalar. Güneş görmezler. Karinasında olurlar. İşte onlarınki de öyle bi hayat.
Güneşin ufuk yüksekliğini ölçüyoz. Gün içinde yıldızların konumuna göre. Gökyüzünde yıldız konumu var. Yer değiştiriyo. Denizin hangi noktasındaysan gökyüzünde gördüğün yıldızlar ona göre değişiyo. Daha çok güneşin durumunu alıp dünya üzerinde nerde olduğunu tayin ediyosun. Bu saatte Amerikadaysan başka yıldızlar görürsün. Abi gökyüzünün her bi karesini keşfetmekten daha güzel bi şey var mı be. İşte bu dünyayı ayağına getiren deniz. Büyüksün amma çok da küçüksün işte. Bunu sana deniz anlatıyo.
Küçükken konuşuyodum balıkçı amcalarla. Ben de çalışabilir miyim diye soruyodum. Dalga geçiyolardı. Küçük oltalar hediye ediyolardı. Her gün Dikili limanına balık haline uğrayıp büyük balık var mı diye bakıyorum. Büyük trol teknelere soruyodum. Özeniyodum işte. Her gün tekne gözetlemeyen bilmez. Telefonuma çektiğim ilk şeylerdi tekneler. En eğlencelisi de teknelere çıkmaktı. Daha da keyiflisi trol teknelerdi. Kaptan abiler izin verirdi, üstünden denize atlardık. Ama yaptıkları iş çok zor. Elleri sert. Rüzgar cildini dövüyo, deniz suyu dağlıyo. Hep sert. Kaya gibi. Kaçamazsın. Sevmeden zor. Ağır abiler. Kalın sesli. İri yarılar. Yaban elliler. Ciltleri sert. Renkleri koyu. Kara marsık gibi. Amele yanığı olur hep. Dayanıklılar. Göğsünde dünya taşıyo adamlar. Dayansan dağ gibi. Mideleri bulanmaz. Denize dayanan adam her şeye dayanır işte. Deniz insanlar üstünde yaşasın diye tasarlanmamış. Ama biz insanoğlu başarmışız. O dalga. O deniz. Sürekli sallanan bi şeyin üstündesin. Bacakların hala sallanıyo. Karaya ayak uyduramıyosun. Dayanıklı olmayan yaşayamaz. Süt bebelerine göre değil.
Dalganın ortaya çıkmasını istiyosun. Yeni mezun subaylar gelince işte. Bi bayılsın. Bi sürünsün. O da gelsin, denizci olsun. Yenileri deniyosunuz. Testten geçiriyosunuz. Hayatta git yat demezsin. Kusuyosa bile sancak kırlangıçta kusacak, devam edecek. Yatamaz. Üstesinden gelemez yoksa. Alışsın diye gaddar olacan. İnat etmesi lazım. Yoksa deniz ona gününü gösterir. Üstüne gitmeden üstesinden gelemez. Güç gösterisi işte.
Ben tabi bilmiyom ilk ne zaman gördüm denizi. Gözümü açtığımda hep vardı. Üstsüz gezerdik biz. Havlu mavlu olmazdı yanımızda. Altımızda bi terlik. Akşama kadar denize girerdik. Dip dalardık. Denize aşık çocuk denize girmekten usanmaz. Kapkara olur. Yirminciye yanar. Güneş kremi filan da sürmez. Deniz seven adam denize aittir.
Denize aşık adam tekneye çıkmadan yapamaz. Bir tekneye binmen lazım. Gemiye çıktığın yer neresiyse vatanın orası. Denize niye bu kadar aşıksın diye soruyolar. Başka aşk bilmiyom ki ben. Aşkın açıklaması mı olur. Aşığım işte. Aşık olmayana şaşıyom. En ufak bir derdinde git bi iyot kokusu al. Bütün derdini sıkıntını çeker. Garanti. Ne başka aşk bırakır ne keder. Ciğerine dolan rüzgar bütün psikolojilere iyi gelir. Çok daraldığımda yüzüme rüzgar yerim. Üşüyene titreyene kadar. Bütün vücudumu kendine getirir. Bi şaplak vurur. Amma denize denizden bakacan. Karadan denize bakmakla arasında okyanus kadar fark var. Anlamaz. Aşık olmayan anlamaz. Sonsuzluğun ortasındasın. Her yer senin. Bütün özgürlüğün senin. İstediğin yere gidersin. Öteki türlü körfezden bakıyosun, körfeze hapsolmuşun. Arkan toprak, altın toprak. Deniz özgürlük temsili bi şey. Denize denizden bakmak daha iyi. Uçsuzluğu sonsuzluğu. Deniz adamı karada solar. Kendini ait hissedemez bi yere. Ertesi gün farklı şehirde uyanmayı sever. Farklı şehir koklamayı sever. Böyleyken kime özeneyim. Öz bi duygu var. Özüm bu. Bu duygu herkese nasip olacak bi şey değil. Koca Kudret nasip etti. Denizde yaşayan denize döner. Denizden kopamam. Bi oğlum var küçük. O da denizci. Gemici yapacağım onu. Başka olmaz. Başka türlüsü olmaz.
“Yunuslar Yetmez mi?” için 3 cevap
Sizden ilhamla.Ben de insanı denizle ozdeşleştiririm.Yunuslar çok özel varlıklar.Bilir misiniz bilmem Panama Kanalı tam anlamıyla donanımlı açılmadan önce gemilere kılavuzluk yapmışlar.Bir kıta dolasmaktansa bir Yunus peşinde olmak güzel.
BeğenLiked by 1 kişi
Eyvallah 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Deniz sevdası üzerine harika bir yazı. Tekrar tekrar okumalık… Elinize sağlık
BeğenBeğen