Deneme_
Okuma Günlüğü Alberto Manguel tarafından yazılan bir kitap. Bu kitabı elime aldığımda yazar burada okuduğu kitaplar özelinde bir deneme yazıyor sandım. Ne kadar yanılmışım. Deneme yazıyor kitabı kapağında evet bir deneme ama…
Ama çünkü yazar okur olarak bize ne kadar önemli olduğumuzu gösteriyor bu denemesinde. Burada yazar aslında okur kimliği ile ön planda. Okurun zamanını bize gösteriyor. Okuma anındaki deneyimlerimizin kitap satırları arasındaki yolculuğuna tanık oluyoruz.
Okurun yani yazarın kitabı okuduğu andaki arka planı öne çıkarıyor ve böylece her kitap okumasının ne kadar kişisel ve ne kadar biricik olduğunu görüyoruz. Kitapta gezmiyoruz bu deneme yazısında okur yani yazar ile geziyoruz. Onun zihnindeki kitabın tezahürlerine ve kişisel deneyimlerine dokunuyoruz. Kitap şöyleydi, karakterler böyleydi demiyor bize ben okurken şunları yaptım diyor.
Bu kitaba bir kitap eleştirisi denemez. Bu üslup çok farklı. Ve düşündükçe deneyimlemek istediği bir şeye dönüştü. Yazar en sevdiği kitapları seçmiş. Ve bir daha okumuş. Okurken de kendini ne yaptığını ve kitaba nasıl dokunduğunu yazmış.
Arka planda sesler duyarak Arjantin’de gezmek.
Okurun zamanı, yazarın zamanı arasındaki farklılıklar.
Yazara ve ona ait şeylere dokunmak ve okuduğu kitabın yazarına ait anılarını görmek.
Yaşantı akıp giderken kitabın sayfalarını izlemek.
Bu kitapta bunları deneyimlemek çok farklıydı. Kitap bize okurun gücünü ve bir kitap okurken neler yaşadığımızın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Arjantin’de mucizelere inanılması ve Morel’in Buluşu kitabını birleştirmesi yazarın başarısı, okurun düşünsel becerisi. Ortaya çıkan harika bir kitap olmuş.
Okurken kitapların ikisini okumadığımı fark ettim. Ama bu beni durdurmadı. İçindeki farklı bir şeydi. Okuduğum kitap ile okumadığım kitap arasında bir tat farkı olmadı. Yazarın yada okurun zihnindekiler o kadar bırakılmazdı ki bırakamadım.
Kitap okurken bir çift üveyik kuşunun çimenliğe konmasını izlemesini izlemek. Zamanlar arası bir başka boyut. Yazarın zamanı, okur-yazarın zamanı ve benim zamanım. Sanki Yıldızlarası filmi.
Okuduğunuz kitap elinizde bir yere gidiyorsunuz. Satırlar kafanızda ama akıp giden mekanlar ve zaman var. Yanınıza biri geliyor, konuşuyor gözünüz satırda. Satırda karakter başka bir cevap veriyor. Okuyucu hem bu satırları hem de yaşadıklarını ilişkilendirerek hatırlar. Bu kitapta Manguel tam olarak bunu gösteriyor bize. Bu kitap tam da adı üzerinde bir okuma günlüğü.
Arjantin, Kanada, Almanya, Fransa var kitapta. Bunlar kitapların yazıldığı değil, okunduğu mekanlar olarak var. Kitapların ne anlattığı yazarın konusu değil, yazarın ya da okurun ne hissettiğini görüyoruz.
Ben de bu kitabı şurada okumuştum diye düşünürken buldum kendimi. Çok anlatılası olmasa da Don Kişot’u okurken bir ihale salonunda ihale saatini beklediğimi hatırladım.
Kitapta bir kitaptan (listede olmayan) bir alıntı yapıyor yazar. “Belleğim unutma konusunda harikadır.” Ama bu bellek bir şeyleri ilişkilendirirse çok güzel hatırlayabiliyor. Kitap okurken de böyle olduğunu bu kitapla daha iyi anladım. Trende yanımda oturan kadının eltisini çekiştirmesinden dolayı Yazı ve Yorum kitabının derinlikli cümlelerini iki kere okumak zorunda kalınca daha iyi anladım. Oscar ve Çilek Kokulu Kız adlı kitabı okurken de buyurun siz kitap okuyorsunuz diye trende yer vermişlerdi. Kum Tefrikaları’nı okurken sahildeydim. (Hayatım trende geçmiyor.) Ve Kum Tefrikaları kitabını ne zaman düşünsem aklıma dalga sesi geliyor. Tezatlık oluşturan bu durumun kitapla değil sadece benimle alakası var. Yüce bilge güçlü okuyucu. Tamam abarttım.
Yazarda benden kitapta şöyle diyor. “Trende okumayı kolay, yazmayı ise zor buluyorum.” Demek okumak için tren yolculuğu şart.
Dörtlerin Simgesi ile bir kap dondurma ve kırmızı meyve kompostosu ancak okurun zamanında birleşir. Deneme bunu birleştirdiği için denemedir. Deneme yazarını anlatır, ya da yazar denemede kendini anlatır. Yoksa bu bir kitap eleştirisi olsaydı Dörtlerin Simgesi için en iyi Sherlock Holmes kitabı diye bahsetmesi gerekirdi. Gerçi bu yorumda “bence” bir yorumdu. Sizcesini bilemiyorum. Ben Dörtlerin Simgesini okurken neler yemiştim acaba? Çok oldu hatırlamıyorum. Bir daha okuyup bu konuya dikkat etmek geldi içimden. Bence yapmalıyım. Sizce?
Alice Harikalar Diyarında ile Dörtlerin Simgesini dört rakamı üzerinden birleştiren yazara ayrıca hayran oldum. Sizde okursanız kesinlikle hayran olursunuz. Kitap boyunca yer yer yapılan Dante ve Alice göndermeleri için bile bu kitap okunur.
Yastıkname kitabı başlıklı bölümde listelerden bahsediyor. Liste yapmayı sevmek. Yazar seviyormuş, yazar-okur seviyormuş, ben de seviyorum. Bu kitaba başladığımdan beri ikinci kez hangi kitapları okuyup bir okuma günlüğü yazsam diye düşünüyorum. kendimi sık sık kütüphanemin başında buldum. Ve sonunda bir liste yaptım. İşte listem:
- Yüzüklerin Efendisi (Biliyorum çok iddialı. Ama kitabı değil kendimi anlatacağım için gayet mantıklı geldi bana.)
- Geber Anne. (Adı sizi yanıltmasın. Bu üçlü zaman kafama takılmışken zaman konusunda değişik bir roman.)
- Faust. (İddialı gidiyorum gibi gelebilir ama değil.)
- Aşk ve Gurur (Filmini de 50542 kere yeniden seyrederim belki.)
- Lavina (Ursula ve tüm kız kardeşlerimize selam olsun.)
- Momo (Zaman önemli bir kavram.)
- Gün olur Asra Bedel (Sanırım tüm seçimlerimde bir zaman problemi var.)
- Martin Eden (Canım Martin.)
- Kuzey (Bu kitabı ilk okuduğumda etkilendiğim o ana geri dönmek istiyorum. Mümkün müdür?)
- Robinson Crusoe (Issız ada hiç fena fikir değil.)
- Saatlari Ayarlama Enstitüsü (Mübarek, Halit ve Nuri Efendi bir yeniden bir araya gelsek mi? Özledim.

“Okuma Günlüğü” için 2 cevap
2023 için benim de hedefim bir okuma günlüğü tutmak. Hayatın arkamdan ittirmesine bir dur deyip kitap okurken bari anda kalmayı amaçlıyorum. Ama tabii ben ilk defa okuduğum kitaplarla ve yine tabii pek de acemice yapacağım.
Bu yazıyı okumak daha da heveslendirdi. Kitabı da okuyacağım.
BeğenLiked by 1 kişi
O zaman belki senenin sonunda bir deneme kitabı bile olabilir sanki bu fikir. Ben de aynı şeyi yapmayı hedefledim. Ama nedense ben de yeni yılda diye düşündüm. Bakalım göreceğiz…
BeğenBeğen