Mitolojik Öykü_
Bahtının Tanrısal yörüngesinde hep atlanılan aşk içinde büyümek istiyordu. Nasıl büyüyebilir ki bu aşk? Baht, bahtsızlık ve bahtiyar olmak da aşkla olmuştu. Ve sonunda bedbaht olmak, kötü anılmak kaderiydi.
Kızgın Eris o yeşil parlak elmayı atar salonun ortasına. Peki kimdir en güzel Tanrıça? Hera, Athena, Afrodit hangisi? Kim seçecek bunu Tanrı mı? Tanrı bile korkar bu seçimden, Tanrıçalarının yapabileceklerinden. Zeus jüri olarak zavallı Paris’i seçer. Zavallı çoban Paris. Tanrıya nasıl karşı gelsin? Üç tanrıçadan hangisini seçsin? Basiretsizlikten mi seçmişti aşkı?
Zeus Hera idi. Ayaktan başa. Hera da Zeus baştan ayağa. Tanrı ve tanrıça. Yüz on beş dev mermer sütunun oluşturduğu koridordan süzülüp geçen aksiyle birlikte ilerleyip sunağa vardığında o soğuk mermere dokundu. Parmak uçlarından kalbine çıkan soğukluk mermerden miydi? Neler görmüştü bu sunak? Kendi tanrıçalığına yakışan yakışmayan bir sürü sunu. Ama şu anda sunakta yatan kadın en büyük armağanıydı. Bir bakışıyla yok edebilirdi. Gözlerine bakma isteği duymasa bunu da yapacaktı.
Zeus bir kuş olmuştu. Hera da ona acımıştı. İşte böyle başlamıştı aşkları. Kendi evliliğine saygısı değildi mevzu, tanrıçalığının konusu evlilikti. Bu işine yapılan bir saygısızlıktı. Ve tüm kadınlara. O yüzden mi böyle aşağılanmış hissediyordu? Zeus işte yapardı böyle şeyler. O da Hera idi yapardı entrikasını.
Ama bu kadının fütursuzca eli karnında buraya gelmesi bu tanrıçalığına düpedüz bir hakaretti. Yeşil bir öfke bir sis gibi sardı, damarlarından geçip kalbini sardı. Annesi Rhea’nın yeşil gözlerindeki zümrüt serti öfke, kendi gözlerinde de parlıyordu. Babasının altın tahtlısı bir sunakta yatan çaresiz gözlerde kendine bakıyordu.
Hera hep sadıktı Zeus’un tersine. Kanathos ırmağı her yıl onu yenilirken o hep Zeus’a aitti. Ana Tanrıça ama bir adamın elindeydi. Kendi isteği ile. Tüm erkekleri reddetme dirayetini göstererek.
Ya burada yatan kadın? Ne dirayet ne evliliğe saygı. Elleri titriyordu. Tavus kuşunun asaleti, narın bereketi, zambakların saflığı karşısında duruyordu. Gözlerinde gözleri eriyordu. Yenilmişti çok kez ama daha çok yorulmuştu.